Olimpik Hazırlıklar (Uzun Süreli Kamplar ve Büyük Yarışmalar) ve Spor Psikolojisi

© Z. Koruç, P. Bayar

0%
*Bu yazı tahmini 36 dakika 7 saniye okuma süresine sahiptir.

Yazar : Dr. Psk. Ziya KORUÇ   Dr. Perican BAYAR (KORUÇ)
    Hacettepe Üniversitesi Spor Bil. Fak.   Ankara Üniversitesi Spor Bil. Fak.
    Ankara   Ankara

 

Özet

Olimpiyat Oyunları ve benzeri büyük organizasyonların çok öncesinde başlayan ve yarışmaların bitimine değin geçen süre içinde antrenör ve sporcuların ciddi boyutlara varan gerginlik ve çatışmaları olacaktır. Bu denli önemli bir süreç içinde uygun bir ekip çalışması ve bu dayanışma içinde spor psikologlarının da sporcunun varolan performansını sergilemesine olanak sağlayacak teknikleri bilmesi gerekmektedir.

Olimpiyat Oyunları gibi uzun süreli organizasyonlar sporcular ve antrenörler için olduğu kadar organizasyonlarda görev yapan destek ekipleri içinde zahmetli ve sıkıntılı süreçler olarak değerlendirilmektedir. Sporcular uzun süreli kamp dönemlerinde geçmiş yaşantılarına göre daha fazla daha fazla düşmanlık duyguları, daha fazla güvensizlik, halüsüle olma, insan öldürme korkusu ya da intihar etme eğilimleri, güven düzeyinde azalma, negatif düşünme, sık özür dileme ve/veya deli olduğunu hissetme duyguları içine girmektedirler. Bu duygular  sporcuda sporcularda daha fazla negatif düşünme, kendinden şüphe etme şeklinde ortaya çıkar ve yaşanan durumlarla uygun biçimde müdahale edilmesi gerekmektedir

Günümüz Olimpiyat Oyunlarının ya da benzeri uzun süreli hazırlık gerektiren turnuvaların sporcuların baskı altına girmelerine, dışa dönüklüklerinin azalmasına, sosyal etkinliklerinin sınırlanmasına, analitik düşüncelerinde ve bunun sonucu olarak yaptıkları hata miktarının da artmasına neden olmaktadır. Sporcuların yaşadıkları bu çarpıtmalar, gerginlikler ve stresin giderilmesi sporcunun kendisini hazır hissetmesinin sağlanması, içinde bulunduğu durumdan çıkmasına yardımcı olacak bir kısım başa çıkma stratejilerini öğrenmesi  gerekecektir.  Başa çıkma stratejileri ciddi bir psikoloji bilgisi gerektirmektedir. Bu nedenle yapılan uygulamalar dikkatle gözden geçirildiğinde spor psikologlarının sertifikalandırma sorununun dikkatle ele alınması gerekecektir.

Uluslararası takım yolculuğu sırasında etkili bir takım psikologluğu için bilinmesi  ve uygulanması gereken bir kısım ilkeler benimsenmelidir.

 


Giriş

Sporcu ve antrenörlerle yapılan görüşmelerde Olimpiyatların diğer oyunlara benzemediği çok fazla güç harcamaya gereksinim duyulan en büyük organizasyon olduğu belirtilmiştir (Gould, 2001). May (1986) ABD Olimpik Takımlarının iki yıl süre ile Los Angeles Olimpiyat Oyunlarına nasıl hazırlandıklarını ve ilk kez bir uygulama ekibi olarak spor Psikologlarının bu yapı içinde neler yaptıklarını aktardığı yazısında da Olimpik hazırlığın zor ve zahmetli bir süreç olduğunu belirtmektedir. Hardy (1997) Olimpiyat Oyunları gibi büyük organizasyonları stres yaratan ve özel önemi olan turnuvalar olarak değerlendirmektedir. Ayrıca Olimpiyat Oyunlarının
 
oyuncuları memnun edecek, başarmayı ve büyük uyum içinde olmayı sağlayan bir özelliği dışında, güzellikleri mahvedici niteliklerinin de var olduğu kabul edilmektedir (Serpa ve Rodrigues, 2001).

Olimpiyat Oyunları yarışma sporunun üzerine inşa edilmiştir. Detaylara dikkati gerektirir ve zorlayıcıdır. Uzun süreli teknik ve fiziksel hazırlıkların yanında yaşantılarının en iyi performansını vermeye hazır olduklarını bilerek, önemli bir sporsal arenaya giriş için her şeyi hazırlayan ve her şeye değinerek çok dikkatli bir planlama ile Olimpik yarışlarının biricikliğinin de farkında olmak gerekir (Terry, 1997).

Olimpiyat Oyunları ve benzeri büyük organizasyonların çok öncesinde başlayan ve yarışmaların bitimine değin geçen süre içinde antrenör ve sporcuların ciddi boyutlara varan gerginlik ve çatışmaları olacaktır. Bu denli önemli bir süreç içinde uygun bir ekip çalışması ve bu dayanışma içinde spor psikologlarının da sporcunun var olan performansını sergilemesine olanak sağlayacak teknikleri bilmesi gerekmektedir.

Olimpiyat oyunları gibi uzun süreli organizasyonlar sporcular ve antrenörler için olduğu kadar organizasyonlarda görev yapan destek ekipleri içinde zahmetli ve sıkıntılı süreçler olarak değerlendirilmektedir (Bond, 2001). Terry (1997) İngiliz Olimpik ekiplerinin hazırlık ve kamp aşamasında sporcuların bir kısım sıkıntılarını dile getirerek bu sorunları yardım ekibince halledilmesi gerektiğini de belirtmektedir. “Olimpiyatların önemli olması, diğer organizasyonlardan daha büyük olması, yarışma baskısının yarattığı gerginlik bunlara ek olarak güvenlik, akreditasyon, medyanın gereksiz baskısı, aileye ya da arkadaşlara bilet temini, bitmeyen sıralar, Olimpiyat Köyündeki komşuların gürültüleri ve bunlara ilaveten taşıma sorunları bunların hepsi duygusal olarak sıkıntının artması demektir.”

1988 Seol Olimpiyat Oyunlarında ABD Erkek Atletizm Takımının, takım psikologluğunu yapan Nideffer (1989) karşılaştığı ciddi sorunları şöyle sıralamaktadır “sporcular uzun süreli kamp dönemlerinde geçmiş yaşantılarına göre daha fazla düşmanlık duyguları, daha fazla güvensizlik, halüsüle olma, insan öldürme korkusu ya da intihar etme eğilimleri, güven düzeyinde azalma, negatif düşünme, sık özür dileme ve/veya deli olduğunu hissetme duyguları içine girmektedirler. Bu duygular sporcuda sporcularda daha fazla negatif düşünme, kendinden şüphe etme şeklinde ortaya çıkar ve yaşanan durumlarla uygun biçimde müdahale edilmesi gerekmektedir.” Hatta bununun sonrasında Nideffer (2001) Oyunlar sırasında İntihar girişiminde bulunan bir atlete nasıl yardımcı olunduğunu aktarmaktadır. Benzer şekilde Terry (1997) yılan fobisi olan bir sporcuyla ABD deki kampta nasıl çalıştıklarını ve yeniden performans elde ettiklerini aktarmaktadır. Bu sorunlarla müdahalede antrenör, idareci grubu ile sporcuların ayrı-ayrı çalışılarak hazırlanması gerekecektir.

Nideffer, Bond, Cei ve Manili (2001) dünya şampiyonları ve olimpiyat şampiyonları ile yaptıkları çalışmada kendilerine odaklanmanın arttığını, sporcuların kendilerine güvenlerinin azaldığını böylece de yaptıkları hata miktarının arttığını belirlemişlerdir.

Pensgaard ve Duda (2000) ise olimpik sporcularda stres kaynaklarını tanımlar iken dört başlık altında toplamayı tercih etmektedirler a) performansla ilişkili stres (“düşük performansda olacağımı hissediyorum”) (b) psiko-sosyal stresler (negatif düşünceler özelliklede “eski performansımda olmayacağım” duygusu) c) dışsal stres (hakem ve yarışmacıların davranışları) d) sakatlanma (“tekrar sakatlanacağım” ya da “sakatlanırsam tekrar yarışamam”).
 
Günümüz Olimpiyat Oyunlarının ya da benzeri uzun süreli hazırlık gerektiren turnuvaların sporcuların baskı altına girmelerine, dışa dönüklüklerinin azalmasına, sosyal etkinliklerinin sınırlanmasına, analitik düşüncelerinde ve bunun sonucu olarak yaptıkları hata miktarının da artmasına neden olmaktadır (Koruç, 2003). Hanin (2000) de duygular ve performans arasındaki ilişkinin çok yönlü ve sporcunun performansı ile yakından ilişkili olduğunu belirtirken, bazı duyguların sporcuların bir kısmının performansını desteklerken, bir kısmında ise daha farklı tepkilere neden olabileceğini belirtmektedir. Bu nedenle sporcular yaşadıkları stres ve baskılar sonrasında kazanma konusunda bir kısım kısıtlamalar yaşamaya başlarlar. Valleand ve Blanchard (2000), her hangi bir düzeydeki sporsal performansta duygulardaki dalgalanma düzeyinin yüksek olabileceğini belirtmektedirler. Duyguların sporsal yaşantının niteliği ve performans değişkenlerinde rol oynuyor olduğu kabul edilir. Gerçekte spor literatüründe duygusal tepkilerin sonucuyla ve önceki yaşantıların her ikisinin de yerine yenilerinin konulmasıyla ilişki bulunur (Cerin, Szabo, Hunt ve Williams, 2000). Bu duygusal yaşantılar ve geçmişten getirilen özellikler sporsal performans üzerinde de bir kısım kısıtlamalara neden olabilmektedir. Bu kısıtlamalar aynı zamanda sporcuların kendi kendilerine geliştirdikleri kısıtlamalar olarak dikkat çeker.

1.    İstenen etkinliği defalarca yapmaktan kaçınmak: Sporcunun yapması gereken antrenmanları ağrılarını ya da gününde olmadığını bahane ederek yapmaması şeklindeki ertelemeler tamamen bu durumdan kaynaklanmaktadır ve adeta sonsuza dek devam eder.

2.    Aşırı kendilik farkındalığı: Sporcu kendisini dışardan birisinin gözüyle görmeye başlar. Bu aslında iyi bir stratejidir. Fakat işin ucu kaçırılmaya başlandığında “başkası olsaydı şimdi ne kadar mükemmel yapardı” ya da “ şimdi hakkımda ne düşünecekler” şeklinde düşünmeye başladığı anda tükenmede başlayacaktır.

3.    Sporcunun sürekli şansız olduğunu düşünmesi: Sporcular sıklıkla bir kısım yakınmalar kullanırlar. Bu tür yakınmalar sporcuyu içsel denetimli olmaktan çıkartıp sadece dışsal denetimli şekle getirecektir.

4.    Çevre ve ortam konusunda aşırı kaygı: Sporcular kendilerinden beklediklerinin en iyisini yapmamak için sürekli bahaneler üretirler ”su soğuk, yeterince aydınlık değil.. vb.”

5.    Sporcunun bedeninin istenen etkinlik düzeyinde olmaması: Sporcunun yarışacağı sırada mide sorunu yaşaması, idrara gitme isteği duyması, bacaklarını yorgun ve halsiz hissetmesi. Bunlar sporcunun yarışmaya bilişsel olarak hazır olsa bile, bedensel olarak daha hazır olmadığının bir göstergesidir.

Pensgaard ve Duda (2003), ABD Olimpiyat Takımlarının 2000 Sydney Olimpiyat Oyunlarına hazırlanmalarını aktardıkları çalışmalarında olumlu duygular ile olumlu performans arasındaki ilişkinin yüksek olduğunu, ekiple yapılan çalışmalarda tek başına takımın objektif sonuçlarını belirlemede başa çıkma becerilerini bilen ve kullanan bireylerin daha net veriler ortaya koya bildiğini belirtmektedirler. Kötü duygular kötü sonuçlarla ilişkiliyken, iyi duygular iyi sonuçlarla ilişkili bulunmuştur.


Sporcuların yaşadıkları bu çarpıtmalar, gerginlikler ve stresin giderilmesi sporcunun kendisini
hazır hissetmesinin sağlanması, içinde bulunduğu durumdan çıkmasına yardımcı olacak bir kısım
 
başa çıkma stratejilerini öğrenmesi gerekecektir. Başa çıkma stratejileri ciddi bir psikoloji bilgisi gerektirmektedir. Bu nedenle yapılan uygulamalar dikkatle gözden geçirildiğinde spor psikologlarının sertifikalandırma sorununun dikkatle ele alınması gerekecektir. 1981 yılında Jery May’a Olimpik Takımlar için spor psikoloğu seçimi görevi verildiği zaman ilk iş olarak sertifikalandırma sorunun çözülmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu doğrultuda yaptığı çalışmada spor bilimleri kökenli olup da psikoloji sertifikası yapanları ya da psikoloji kökenli olup da spor sertifikası yapan kişiler arsından 12 spor psikoloğunu seçerek 1982 yılında ABD Olimpik Takımlarında 11 dalda 12 spor psikoloğu ile ilk ciddi çalışmayı başlatmıştır (May, 1986, Nideffer, 1989; Suinn, 1985).

Bu kapsamda ülkemizde de spor psikologlarının sertifikalandırma sorununun hızla çözümlenmesi gerekmektedir. Koruç (1998) yaptığı bir çalışmada ülkemizdeki spor psikologlarının % 82 sinin zayıf hatta yok denebilecek bir psikoloji eğitimiyle meslek alanında çalıma yürüttüğünü belirtmiştir. Son yıllarda da durumda önemli bir değişiklik olmamış hatta uzaydaki boşluk dolar mantığı ile medyatik olma çabalarıyla pek çok uzman olmayan birey alanda uygulamanın içinde olduğunu iddia ederek çalışma yürütmektedir.

Oysaki Atlanta Olimpiyat Oyunları için İngiliz Olimpik Takımlarının hazırlık kampında görev alan spor psikologlarına yöneticilik yapan dört isimden birisi olan Terry (1997) ABD’de yapılan Olimpiyat Oyunları öncesi kamptan başlayarak Olimpiyat oyunlarının bitimine değin görev alan psikologların çalışma biçimlerini şu şekilde aktarmaktadır: “sporcuların zihinsel antrenmanları, gevşeme çalışmaları, günlük izlenimleri, duygu profillerinin çıkartılması, diğer bir kısım psikolojik ölçümlerinin yapılması 24 saat açık olan kriz masasının işletilmesi, sporcuların ve antrenörlerin kendilerini daha iyi hissetmeleri için bir kısım önlemlerin alınması, sosyal izlenimlerin sağlanarak sıkıntıların giderilmesi” görevlerini yapmışlardır.

Olimpiyatlar gibi uzun soluklu hazırlık gerektiren çalışmalar bilgili ve deneyimli spor psikologları ile yürütülecek uzun süreli bir eğitimdir. Ancak doğru planlanmış uzun bir çalışmayla ve becerilerin artırılmasıyla performans da bir gelişim gözlenebilir.

Bu konuda Serpa ve Rodrigues (2001) bir program önermektedirler (Şekil:1).

Bond (2001) uzun süreli uygulamalar için “BİZİM GÖREVİMİZ ŞAMPİYON YARATMAK DEĞLİDİR, ŞAMPİYONLARIN KAÇINILMAZ OLARAK ORTAYA ÇIKABİLMESİNE OLANAK HAZIRLAYACAK ORTAMA KATKIDA BULUNMAKTIR “ demektedir.

Uzun süreli takım yolculukları, uzun uluslararası kamplar, dünya şampiyonaları, olimpik hazırlık kampları, Olimpiyatlar vb gibi durumlarda destek ekibinin bir parçası olarak spor psikoloğu kendi kişisel profesyonel uygulama programını mutlaka geliştirmelidir. Bu program içinde elit sporcu ve antrenörlerin çok yönlü karmaşık gereksinimlerini karşılayacak bir hazırlık yapmalıdır. Bond (2001) “bu tür hazırlıkların hatta uzun süreli turnuva hazırlığı ve oyunların mesleki açıdan uygulamaları kısmen sanat, kısmen de bilimdir” demektedir.

Uluslararası takım yolculuğu sırasında etkili bir takım psikologluğu için bilinmesi  ve uygulanması gereken bir kısım ilkeler benimsenmelidir. Bu ilkeleri kısaca ele almak yararlı olacaktır.

1.    Takım psikoloğunun rol ve sorumlulukları
 
Takım içinde antrenör, baş antrenör, yönetim personeli, spor bilimleri ve hekimlik çalışanları ve sporcularla net bir sorumluluk alanı belirlenmelidir. Bu özellikle spor psikoloğunun beklentileri ve sınırlarının bilinmesi açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle de kime karşı sorumluluğu olduğunun açık bir biçimde belirlenmesi yararlı olacaktır. Genellikle bu tür durumlarda baş antrenöre karşı ilginin yoğunlaşması ve ona karşı sorumlu olmak tercih edilmelidir (Bond, 2001; Gould, 2001).
 

Şekil 1: Bütünleştirilmiş Psikolojik Antrenman Programı (Serpa ve Rodrigues, 2001).

Şekil 1: Bütünleştirilmiş Psikolojik Antrenman Programı (Serpa ve Rodrigues, 2001).

 

2.    Antrenörlerin programları ile bütünleşmek.

Kimi zaman baş antrenöre karşı sorumlu olmak sıkıntılar yaratabilir. Bir takımda ikiden fazla antrenör bulunabilir ve bu antrenörler bazı zamanlar sizinle iş birliği yapmaya yanaşırken bazen de işbirliğinin dışında kalabilir. Fakat uzun süreli bir organizasyonda kaçınılmaz olarak spor psikoloğu ile iletişim içine girmeleri gerekecektir ve bu kendiliğinden formal olmayan bir danışmanlık ilişkisi şeklinde algılanmalıdır.

3.    Danışan ve uzman ilişkisi

Takım psikoloğu üç yönlü (Sporcu, Antrenör ve Spor psikoloğu) bir ilişkinin parçası olduğunu unutmamalıdır. Çok disiplinli takımlarda takımın diğer elemanları da bu ilişkinin bir parçası konumuna geleceklerdir. Spor hekimi takımının sakatlık ve diğer tıbbi durumlarıyla ilgili önerilerde bulunurken takım psikoloğu da psikolojik durum hakkında önerilerde bulunacaktır ama bir iş birliği içinde oldukları takdirde daha kolay ve anlaşılır bir iletişim ağı kurulmuş olacaktır. Ekip ve antrenörlerle işbirliği içinde çalışmayı reddeden spor psikoloğu çalışmalarında başarısız olacaktır. Sporcuyla yakın ilişki içinde olunduğunda sporcunun çok özel olmayan bilgilerinin takım antrenörleri ile ya da spor hekimiyle bölüşülmesi gerekmektedir. Bu yapılmadığında antrenörler takıma tam bağlılığın ortadan kalkmakta olduğu söyleyebilirler.

4.    Kapsamlı bir gereksinim analizi yapmak

Bir birey olarak sporcu, antrenör ve ekip için gereksinim analizi yapmak gereklidir. Gereksinimler farklı düzeylerde olabilir, hatta turnuva süresine göre farklılık da gösterebilir. Standart işlemler yapan bir spor psikoloğu olmaktan kaçınarak antrenör ve sporcuların gereksinimlerinden hareket eden bir spor psikoloğu olmak daha yararlı olacaktır. Spor psikoloğunun deneyimlerine göre programda esnek olması gerekmektedir.

5.    Bir süreç odağı belirlemek

Takımlarla çalışan spor psikologları net bir süreç odağı belirlemelidirler. Uzun süreli bir hazırlık döneminde takımla beraber olan ve büyük turnuvaya takımla birlikte giden bir spor psikoloğundan duygusal bir etkilenmeyi beklemek safdillik olmayacaktır. Fakat unutulmaması gereken bir profesyonel olarak makine dairesinde çalışmaya hazır olmaktır. Spor psikologlarının görevi altın madalya kazanmak değildir. Sporcunun altın madalya kazanmasını kaçınılmaz kılacak bir ortama etkili bir biçimde katkıda bulunmaktır. Kendi kişisel gereksinimlerini performans ortamına getiren bir spor psikoloğuna hiçbir zaman turnuvalar ya da uzun süreli hazırlıklarda yer yoktur.

6.    Yarışmacı performans gereklilikleri

Elit sporcu ve antrenörün görevi uluslararası düzeyde performanslarını sergilemek ve olası ise de kazanmaktır. Spor psikoloğu bu ortamın gereksinimlerinin farkında olmalıdır. Uluslararası karşılaşmalarda kazanma için gerekli ortamın hazırlanmasına spor psikoloğunun katkısı olmalıdır. Bunun içinde ortamın gerektirdiği rekabetçilik ve yarışmacılığı antrenör ve sporcu kadar spor psikoloğu da yaşamalıdır.
 
7.    En kötüye hazırlanmak

Bond (2001) spor psikoloğunun değerinin en çok antrenörlerce sorgulandığını hatta turnuva boyunca kritik müdahaleler gerektiren durumlarda sporcularca da değerlendirildiğini belirtmektedir. Spor psikoloğu takım içinde saygı kazanmak için cana yakın, zeki ve iyi bir kişilik olmanın yanında takım içinde kabul görebilmek için kriz durumlarında sporcu ve antrenörün işlerine devamını sağlayabilmelidir. Yaralanma, formsuzluk, hastalık vb gibi durumlarda bir katkı unsuru olmalıdır. Bu nedenle psikoloji sertifikası olan spor psikologlarının bulunması sorunun çözülmesine yardımcı olacaktır.

8.    İlişkilerde ve çalışmalarda gizlilik

Hizmet alan bir sporcunun gizliliği müdahalelerin ayrıntılarının gizliliğiyle sağlanabilir. Bunun yanında daha genel bilgiler antrenörlerle paylaşılabilir. Antrenörler sporcularının performanslarını etkileyen durumları bilme gereksinimi içindedirler ama bunun mesleki profesyonel gizlilik kuralları içinde olduğunu da bilmeleri gerekmektedir.

9.    Zaman ve enerjiyi taahhüt etmek

Bir ulusal takım görevini kabul eden spor psikoloğu gerekli zaman ve enerjiyi verebileceğini baştan kabul etmesi gerekir. Spor psikologları ortamda bir şeyler olurken sporcularla beraber olmalıdırlar. Takımda etkili bir rol alabilmek için sporcularla değişik zamanlarda bazen de olağan zamanlarda takımın yanında olmalıdır. Yolculuk dönemlerinde ve turnuvada 7 gün 24 saat sporcularla ve takımla yanında hazır bulunması bir zorunluluktur. Spor psikoloğu için bu zaman ve enerji taahhüt etmek işinin bir işlevidir. Elit sporcu sahada madalya için ter dökerken, antrenör bu çaba içinde her şeyini ortaya koyarken bu spor psikoloğu içinde aynı koşullarda ele alınması gereken bir durumdur. Bond (2001) ”yarışma takviminin her aşamasında takım psikoloğunun çok önemli rolleri vardır bu hem bilişsel yanı ağırlık kazanan atıcılık, okçuluk ve golf gibi sporlarda hem de dayanıklılık gerektiren atletizm, kürek vb gibi sporlar içinde doğrudur. Özelliklerde büyük turnuvalarda final döneminde yaşanan stres ortamında spor psikologlarının rolleri bir kez daha öne çıkmaktadır. Bu durumda spor psikoloğunun bir kısım ekonomik nedenlerle hazırlık döneminde ve turnuvada yer almaması gibi durum olabilir mi?

10.    İstenilen taahhüt genişliği

Spor psikoloğu takımda olmayı kabul ettiği andan başlayarak bir dizi psikoloji ile ilişkili olmayan işi de üstleneceğini taahhüt etmiştir. Sosyal organizasyon, videoteyp operatörlüğü vb. bu spor psikoloğunun değerini azaltmaz aksine takımın etkili ve işlevsel olmasına yardımcı olmayı kolaylaştırır. Fakat spor psikoloğu bunu iletişimin bir parçası hatta çoğu zaman terapinin gerçekleşmesini sağlayacak ortam olarak ele almaktadır. Fakat bu arada asıl işin karıştırılmaması gerekmektedir. Diğer yandan iyi bir takım psikoloğunun sıklıkla takımın giysileri ile görünmesi de yararlıdır. Kıyafet küçük ama önemli bir detay olarak ele alınmalıdır.

11.    Planlı ilerlemeler

Spor psikologları takımda bir bağımlılık yaratmamaya özen göstermelidirler. Bu spor psikoloğunun etkinliğini ve saygınlığını azaltacaktır. Spor psikoloğu çalışması içinde planlı ve ileriye dönük olarak çalışmalıdır. Kaçınılmaz olarak antrenörler gibi spor psikologları da eskiyeceklerdir. Bundan da korkmamalıdırlar.
 
12.    Profesyonel ilişki

Spor psikoloğu sporcu ve antrenörlerle geliştirdiği profesyonel ilişkiyi sürekli olarak kontrol etmelidir. Farkında olmadan profesyonel ilişkiyi gölgeleyecek sosyal ilişkilerden kaçınmalıdır. Arkadaşlık ve profesyonel ilişki dengesini iyi ayarlamaları gerekmektedir. Bu özellikle de antrenör spor psikoloğu ilişkisinde daha da öne çıkar antrenör spor psikoloğunun profesyonel danışman rolünü kabul etmelidir.

13.    Öğrenme eğrilerinin çıkartılması

Spor psikoloğu öğrenme eğrisini sürekli geliştirmelidir. Antrenörlerle kurduğu ilişki içinde kişisel antrenörlük felsefelerini öğrenmeye çaba harcamalıdır. Danışman olarak bulunduğu noktada takımın genel işlevini ve yapılan sporun inceliklerini öğrenemediği zaman performans eğrisine katkısı olmayacaktır. Fakat bu antrenörlük görevini üstlenmek anlamına gelmemelidir.

14.    Kapsama

Spor psikoloğu olanak bulduğu her ortamda antrenör ve sporcular için bir performans artırım ortamı yaratmalıdır.

15.    Anı yakalama

Turnuva sırasında yakalanan her zaman dilimi konsültasyon için kullanılabilmelidir. Turnuvalar antrenör ve sporcularla uzun süreli beraberlikler açısından biçilmiş kaftan görünümündedir. Bu fırsatların iyi değerlendirilerek kullanılabilmesi gerekmektedir.

16.    Zor zamanlarda yardım

Spor psikologları turnuvalarda her zaman istenen niteliklerde konaklamayabilir, çalışmalarına yeterince zaman sağlanmayabilir ama görevlerini en iyi şekli ile yapmaya çaba harcamalıdırlar: Zor zamanlarda yapılacak işler her zaman olacaktır. Hatta bu işler kimi zaman yaşam kurtarmaya değin ulaşabilir. Tüm bunlardan sonra yorgun ve mutlu bir dönüş yapabilmek önemlidir.
Bu 16 ilke uygulamada gerekli ve profesyonel bir meslek anlayışı açısından da önemlidir.

Anahtar nitelikli olarak Olimpiyat Oyunları ya da uzun süreli kamplar için şunlara da dikkat
edilmelidir (Terry, 1997).

1.    Olimpik çevre duygusal tepkileri yoğunlaştırır
2.    Antrenmanlarda Olimpik çevrenin benzer ortamının yaşanmasına çaba harcanmalıdır. Eğer olanaklı görünmüyorsa bu işlem zihinsel olarak sık sık tekrar edilmelidir.
3.    Medyanın baskısı, taşıma sorunları, kuyruklar, huzursuzluklar, güvenlik, akretidasyon
işlemlerindeki zorluklar beklendik olmalıdır.
4.    Umulmayanı beklemek ve kötü koşullar için plan yapmak önemlidir.
5.    Yanlış gidebilen şeylerin acilen listesi yapılıp, hemen plan yapılmalıdır.
6.    En iyi performans için tüm çevre eğilimlerini kaybederken, odaklarını yitirmeyenler
daha iyi performans sergilerler.
7.    Açılış seremonileri kimi zaman performansın bozulmasına sebep olabilir.
 
8.    Olimpiyatlar gibi uzun süre hazırlık gerektiren durumlara yöneticiler, antrenörler ve destek ekibi önceden belirlenip, atanmalıdır.
9.    Bu ekibin seçiminde yetkinlik ve yarışmacılık dikkate alınmalıdır.
10.    Takımlar, oyunlardan önce mutlaka spor psikologları ile tanışmış ve beraber olarak birbirlerini anlayabilir durumda olmalıdırlar.

Nideffer (1989), Spor Psikologlarından beklenenleri şu şekilde sıralamaktadır.

1.    Spor  psikoloğu  geçerli  yardımı  sağlayarak  sporcunun  duygu  durumunun  iyiye
götürmelidir.
2.    Spor psikoloğu, sporcuların antrenmanları ya da konsantrasyonlarında zorlanmaya neden olan dikkat ve antrenmanın olumsuzluğunu ortadan kaldıracak düzenleme yollarını bulur.
3.    Aşağıdaki durumlarda kaçınma ve baskıya neden olan durumların azaltılmasına yardımcı olur.
a-    Seyahatin yarattığı gerginlik ve baskı
b-    Güvenlik sorunları ile başa çıkma
c-    Yiyecek ve seyahat endişelerinin azaltılması
d-    Köydeki yaşam koşulları ve baskılarla mücadele etme gücü ya da başa çıkma becerilerinin öğrenilmesi

4.    Bazı stratejiler önererek, mekân değişimlerindeki uyumu kolaylaştırmaya yardımcı olmak ve uykuya yardımcı olmak.
5.    Kaçınılmaz olarak yarışmanın baskısına ek olarak gelişebilecek sorunlara ilişkin yardımlarda bulunmak.

Tüm bu aktarılanlar eşliğinde ortaya çıkan gerçek, spor psikologlarının yardım konusunda gerekli olduğudur. Bunun içindir ki 1976 yılından beri spor psikologları Olimpik takımlarla beraber olmaktalar ve performansın artırılmasına ya da performansa engel olabilecek sorunlarla başa çıkmada yardık sunmaya çalışmaktadırlar.

“Rekabet yoğun, ödül büyük, antrenör ve sporcu kenetlenmiş, sporcu oldukça eğitimli ve almaya hazır, hedefin dünyanın en iyisi olmak olduğu böylesi bir profesyonel ortamın parçası olmak, bir spor psikoloğu için oldukça olumlu büyüleyici ve heyecan vericidir” (Bond, 2001).

 

Kaynaklar

  • Bond, W. J. (2001). The provision of sport psychology services during competition tours. (Ed. G. Tenenbaum). The Practice of Sport Psychology, Montgantown: Fitnes International Technology, Inc. 217-230.
  • Cerin, E., Szabo, A., hunt, N., ve Williams, C. (2000). Temporal pattering of competitive emotions:  A critical review. Journal of Sport Sciences. 18 (5), 605-626.
  • Gould, D. (2001). Sport Psychology and Nagano Olimpic Games: The case of the USA. (Ed. G. Tenenbaum). The Practice of Sport Psychology, Montgantown: Fitnes International Technology, Inc. 49-76.
  • Hanin, Y. L. (2000). Individual zones of optimum functioning (IZOF) model. In Y. L. Hanin (Ed.), Emotions in Sport (sf. 65-89). Champaingn, IL: Human Kinetics.
  • Hardy, L. (1997). The Sport psychologist not just for the athlete, Coaching Focus. 35, 13-14.
  • Koruç,  Z.  (1998).  Türkiye’de  Spor  Psikolojisinin  Gelişimi.  5.  Uluslararası  Spor  Bilimleri Kongresi, 5-  7. Kasım. 1998, Ankara: Hacettepe Üniversitesi, 167.
  • Koruç, Z. (2003). Uzun süreli hazırlık gerektiren oyunlarda karşılaşılan sorunlar, Olimpik Antrenör. 1,  10-11.
  • May, J. (1986).Spor psychologist become involved, The Clinical Psychology, 39 (3), 77-81.
  • Nideffer, R. M. (1989). Psychological services for the US Olimpic Track and Field Team. The Sport  Psychologist, 3, 350-357.
  • Nideffer, R. M. (2001), Psychological services for the U.S. Olimpic Trach and Field Team, http:/www.enhanced-performance.com
  • Nideffer, R.M., Bond., Cei, A. ve Manili, U. (2001). Building a psychological profileof Olimpic medalist and world schampionships. http://wwwenhanced-performance.com
  • Serpa, S. ve Rodrigues, J. (2001). High-performance sport and the experience of human development The Practice of Sport Psychology, Montgantown: Fitnes International Technology, Inc. 101-128.
  • Suinn, R. M. (1985). The 1984 Olimpics and Sport Psychology, Journal of Sport Psychology, 7, 312-329.
  • Pensgaard, A. M. ve Duda, J.L. (2003). Sydney 2000: The interplay between emotions, coping, and the performance of Olympic-level athletes. The Sport Psychologist, (17) 253-267.
  • Terry, P. (1997). Lessons to game: Sport psychology, Coaching Focus, 34, Spring, 9-10. Thomas, A. (1997). Coach and Psychologist working as a team: a case study, Coaching Focus. 35, 11- 12.

Not: Spor Bilimleri Dergisi 2006 17(1) 26-37 de yayımlanan şekliyle.

  • Bilgilendirme ve Sorumsuzluk Beyanı

    Kürsü bölümüde yayımlanan yazı, metin, görsel ve sair içeriğin sorumluluğu yazarlarına aittir. Bu bölümde yer alan içeriğin Türk Psikologlar Derneğinin kurumsal politika ve görüşleriyle uyumlu olması zorunlu değildir ve Kürsü'de yayımlanan içerik derneğin görüşlerini yansıtmaz.

* OECD ülkelerinin üniversite mezunlarının dakika başına okuyabildiği kelime sayısı baz alınmıştır.
>