Yazar | : | M. Raab | ||
"Sport and exercise psychology in 2050" | ||||
Türk Psikologlar Derneği Spor ve Egzersiz Psikolojisi Birimi tarafından tercüme edilmiştir. |
Geleceğin kestirimi, insan davranışının temel bir ilkesidir. M.Ö. 800’lü yıllarda yaşamış olan Delphi kâhini yalnızca bu amaca hizmet etmesiyle ünlüdür. Günümüzden geleceğe dair yapılan tahminler, toplumun her alanında ortaya çıkan seçimler üzerinde anlamlı bir etkiye sahiptir. Bu tahminler veya kestirimler, sporda, Ulusal Olimpiyat komitelerinin bir sonraki Olimpiyat döngüsüne hazırlanmalarında ya da spor programlarına yönelik önleme stratejileri tasarlayan sağlık uygulayıcıları tarafından kaynak tahsisi için önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. Keza araştırma sürecinde de, deneysel çalışmaların hipotezleri veya araştırma alanlarının gelişimine yönelik varsayımlar olarak durum (görüş) bildirilerinde karşımıza çıkmaktadırlar.
Ancak bugüne dek spor ve egzersiz psikolojisinin geleceğine dönük yapılan kestirimler sınırlıdır. Seiler ve Wylleman (2009) ve takip eden yayınları (Wylleman ve Seiler, 2016) ile gelecekte karşılaşılması gereken zorlukları raporlamışlardır. Örneğin, psikolog ve spor ile ilgili diğer paydaşların spor ve egzersiz psikolojisi alanında birleşmesi ve araştırmada, uygulama ve eğitimdeki farklı uzmanlıkların çeşitlendirilmesi gibi… Benzer bir takım zorlukların gelecekteki yansımaları, değerlendirilebilecek türde kestirimler olarak ifade edilmiştir: Spor ve egzersiz psikolojisi uzmanları, bir profesyonel kurum dâhilinde bir araya gelerek sözleşmeler üzerinde işbirliği yapmışlar veya belirli ortak eylemlerde bulunmuşlar mıdır? Alandaki eğitimin çeşitliliği yeterli olmakta mıdır gibi kestirimler ise değerlendirilebilir kolaylıkta değillerdir.
Farklı disiplinlerde çalışan araştırmacılar muhtemelen gelecekle ilgili daha özgül kestirimlere sahiplerdir. Örneğin, robotik üzerine çalışan uzmanlar, 2050’de robotlar ve insanlar arasında oynanacak futbol maçında galip gelecek tarafın robotlar olacağını öngörmekteler (Kitano ve Asada, 1998). Böyle bir öngörü alanda bir etki ortaya çıkarırken, farklı alanlardan araştırmacılar robotik, bilişim ve teknolojideki gelişmeleri tartışarak insanlar ve robotlar arasında ortaya çıkabilecek futbol kuralları dışındaki hareketleri oyunun 2050’deki kurallarına göre değerlendirmişlerdir (Haddadin ve diğ., 2007).
2050’de spor ve egzersiz psikolojisinin nasıl olacağına dair öngörüler sunan bu makalenin amacı,
a) günümüzün alan aktivitelerini ve hedeflerini arzu edilen başarılarla ilişkilendirmek, b) geleceğe dair arzu edilen durumları ve bunlara nasıl ulaşılacağına yönelik yapılacak tartışmaları tetiklemek,
c) farklı disiplinlerle etkileşimi arttırmaktır.
Bu noktadan hareketle geleceğe dair öngörümü şu şekilde izah edebilirim:
“2050’ye kadar, tamamen otonom ve insansı bir robot futbol takımına yenilen bir futbol takımı, akredite edilmiş herhangi bir spor ve egzersiz psikolojisi uzmanı ile gerçekleştireceği 4 haftalık hazırlık sonucunda, spor psikolojisi çalışmalarından elde edecekleri beceriler ile robotlara karşı bir sonraki maçı kazanabileceklerdir.”
Şayet 2050’ye kadar herhangi bir robot takımı insanlara karşı galibiyet elde edemezse, bu öngörüdeki robotlar yerine insan da kabul edilebilir. Diğer koşullar sabitken (örn. kazanılan maçlar; fiziksel, teknik ve taktik beceriler vs.) antrenman biçimleriyle spor psikolojisi çalışmalarını birleştirebilen takım galip gelecektir. Buradaki mantık spor psikolojisi çalışmalarının ortaya çıkaracağı ilave etkileri sınamaktır.
Günümüzden 2050’ye Kadar Spor ve Egzersiz Psikolojisi
3S – Science, Spor, Society (Bilim, Spor, Toplum)
Avrupa Spor Psikolojisi Federasyonu (FEPSAC)’nunda belirttiği üzere, spor ve egzersiz psikolojisi alanı (genelde spor psikolojisi olarak kısaltılır), bir ya da birkaç kişinin öznesi olduğu spor ile ilişkili aktivitelerin psikolojik temelleri, süreçleri ve sonuçları ve bunların psikolojik bir sistem olarak ele alınmasıyla ilgilenir. Alanın odaklandığı nokta davranış veya insan davranışının farklı psikolojik boyutlarıdır (duygusal, bilişsel, motivasyonel ya da duyumotor boyutları) (FEPSAC, 1996, p. 1).
Spor psikolojisi özellikle “rekabetçi, eğitsel, rekreatif, önleyici ve yenileme ortamlarında geçen ve sağlıkla ilgili egzersizleri de içeren” fiziksel aktivitelerle ilgili insan davranışlarına odaklanır. Buradaki söz konusu insanlar, farklı spor ve egzersiz ortamlarından, -örn, sporcular, antrenörler, hakemler, öğretmenler, fizyoterapistler, aileler ve izleyiciler-, kişilerdir (FEPSAC, 1996, p. 1).
Çoğu uluslararası spor ve egzersiz psikolojisi kuruluşunun konumlandırma ifadesinde, performans ve sağlık alanlarının önemli araştırma alanları olduğu belirtilmektedir. Dahası, spor psikolojisi bir araştırma alanı olarak, spor bilimleri ve psikoloji alanları gibi diğer araştırma alanlarında önemli ilişkilere neden olduğu açıktır.
Spor psikolojisinin içerdiği ilişkilerin (3S) bazılarını Resim 1 ‘de görebilirsiniz. Bilim, spor ve toplum ile olan bu ilişkiler, spor ve egzersiz psikolojisi topluluklarının hedef ve tanımlamalarını oluşturmaktadır. Bilim bağlamında, psikoloji ve spor bilimleri ötesinde diğer bilim dallarıyla olan ilişkisine vurgu yapılırken (performans psikolojisi, performans bilimi, bilişsel bilim, sağlık bilimi ve hareket bilimi), spor bağlamında hâlihazırda spor ve egzersiz psikolojisinde belirtilen performans ve sağlık üzerine, toplum bağlamında ise olası etki öz ve devinim, insanlık ve teknoloji ile spor ve politika olmak üzere üç emsal alanda ele alınmıştır. Bu alanlar, toplumları zorlayacak durumların öznel bir önemlilik yaklaşımına göre sıralanması ile ortaya çıkmışken, spor ve egzersiz psikolojisinin bu noktalarda önemli olabileceği düşünülmektedir.
3S konsepti ile spor ve egzersiz psikolojisini aşarak daha geniş alanlarda karşılık bulan günümüz eğilimi gösterilmek istenilmiştir. Bu değerlendirme içerisinde yer verilen diğer başlıkların içeriği argümanları savunmak üzere sübjektif örneklerle güçlendirilmiştir ancak eksiksiz değildir. İşte bu alanlardan biri eylem bilimidir. Hareket bilimi, insani eylemlerin çevremizle olan ilişkisinin öneminin araştırıldığı hareket bilimi ve psikoloji içerisinde yeni gelişen bir alandır (bkz: Prinz, Beisert & Herwig, 2013). Performans psikolojisi (Raab et al., 2016; Murphy, 2012) bir diğer alan olmakla birlikte, psikolojinin farklı uygulamalarından (müzik, tıp, spor gibi) elde edilen bulgular bu alanda bütünleştirilmiştir. Araştırmacılar deneyim ve uygulama arasında köprü kurabilecek kuramsal (Nitsch ve Hackfort, 2016), yöntemsel (Tenenbaum ve Filho, 2016) ve uygulamaya dönük (Clark ve Williamon, 2016) öneriler geliştirmişlerdir.
Gelecekti gelişimi besleyecek aktivitelerin bir belirtisi hedef dergilerin kuruluşudur. Daha açık olmak gerekirse, henüz yeni bir alan olan ve hızlıca gelişmekte olan performans bilimi, performans psikolojisi ile birçok alanı bütünleştirmektedir. 6. Dünya Performans Bilimi Kongresi 2017’de gerçekleştirilecek, spor ve egzersiz araştırmacılarının yanı sıra farklı alanlardan araştırmacılar Performans Bilimi dergisinde yayın yapabilecektir. Benzer şekilde, bilişsel bilim ve sağlık bilimi, iş veya teknolojik gelişmeler gibi sosyal etki ile birleştirilmiş spor ve egzersiz biliminin yer aldığı disiplinler arası aktiviteler gerçekleştirmişlerdir (Raab ve Gigerenzer, 2015).
Spor ve Egzersiz Psikolojisine İlişkin Konular
Spor ve egzersiz psikolojisi çerçevesinde değerlendirilen araştırma ve uygulamalar, performans ve sağlık üzerine gerçekleştirilen araştırmaları da kapsamaktadır ancak bu makalede kısıtlı sayıda araştırma ele alınmıştır. Tıpkı her bilim alanında olduğu üzere araştırma alanlarını tanılamak ve gruplamak için birçok yol mevcuttur. Örneğin, uzman incelemesi ve bibliyometrik çalışmalar bir bilim alanı veya alt alanları için mevcut durumu göstermek adına yararlı yöntemlerdir.
Wylleman ve Seiler (2016)’ın spor ve egzersiz psikolojinin geçmişi, bugünü ve geleceği üzerine yaptıkları tartışma uzman incelemesine bir örnektir. Bibliyometrik çalışmalara ise Lindahl, Stenling, Lindwall ve Colliander (2015)’in 2008-2011 arasında beş spor ve egzersiz psikolojisi dergisinden inceledikleri 1140 yayına yönelik temel bileşenler analizi kullanarak araştırmacıların atıf ilişkilerini araştırdıkları çalışma örnek gösterilebilir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre, motivasyon gibi araştırma alanları ve öz-belirleme gibi kuramlar 26 araştırmacı tarafından çalışılmakla birlikte 3000 kadar atıf almıştır. Ahlak üzerine üç araştırmacı yayın yaparken 148 defa atıf almışlardır.
Bu yöntemlerle ilgili bir problem şöyle ifade edilebilir: Kişi yöntemlerin önem düzeyini araştırma konularının güncel analizlerinden edinerek, alanın geleceğini geçmiş davranışların gelecek davranışları öngöreceği ilkesiyle kestirmeye çalışır. Her ne kadar bu bireysel davranışlar için geçerli olsa da, mevcut durumundan yola çıkarak muhtemel çalışma alanlarını belirlemek mümkün olmayabilir.
Geleceğe Yönelik Öngörüler
Kişi, spor ve egzersiz psikolojisinin geleceğini öngörülebilir aktiviteler dışında nasıl kestirebilir? Sporculardan öğrendiğim önemli bir ders, şayet sporcuların algısını değiştirmek istiyorsam durumlara farklı açıdan yaklaşmam gerektiğidir. Örneğin, spor ve egzersiz psikolojisinin geleceğine dair bir öngörü için alandaki paydaşların (örn, spor kuruluşlarının üyeleri, spor psikologları ve araştırmacılar) hedeflerini tartışmak daha uygun olabilir, zira bu paydaşlar kendi kanaat ve hedeflerini destekleyerek alanın geleceğini etkileyebilirler. Bu düşünce, beni, spor ve egzersiz psikolojisi kuruluşlarının başkanlarından alanın 2050’deki geleceği üzerine kendi görüşlerini içeren bir özet istemeye itti. Bu görüşlerin ilgili kuruluşlara üye kişileri veya geleceğin spor psikologlarının araştırma, uygulama ve eğitimlerini etki altına alması, geleceğe yönelik en uygun tahmin unsuru olabilir. Geleceğe yönelik öngörüler hakkında tanım gereği ancak 2050’de hüküm verilebilirken, şimdiki başkanların verdikleri cevaplar 2050’den ziyade önümüzdeki birkaç sene için daha yüksek geçerliğe sahip olabilir.
Başkanların geleceğe dair kestirimleri bilim, spor ve toplum olarak sınıflandırılabilir. Angus Mugford (AASP)’a göre, bilim, iyileşme stratejilerini bireysel olarak kendi DNA’mıza kadar uyarlamamıza olanak sağlayacak. Anne-Marie Elbe (FEPSAC) ve Angus Mugford (AASP), spor sınıflandırması için daha yaşlı sporculara odaklanılacağını ifade ederken, Anne-Marie Elbe (FEPSAC) toplum sınıflandırması için spor ve egzersiz psikolojisinin obezite gibi sosyal sorunlarla daha fazla ilgileneceğini öngörmektedir.
Başkanların geleceğe dönük öngörüleri aynı zamanda yapı, süreçler ve kültür olarak da sınıflandırılabilir. Örneğin, Vincent Granitos (APA, Division 47)’un yapıya yönelik öngörüleri, medikal ve spor psikolojisi uzmanları arasındaki ortaklığa ya da lise veya ilkokullardaki iş piyasasıyla ilgilidir. Süreç sınıflandırmasındaki değişiklikler Marie Elbe (FEPSAC)’nin teknolojinin gelecekte nasıl kullanılacağı ifadesinde veya Pier-Eric Chamberland (,,CAP’’)’in eğitim ve staj olanaklarını bir araya getirilmesi ifadesinde görülebilir. Son olarak Gangyan Si (ISSP), kültürel değişiklik sınıflandırması içerisinde kültürel çeşitlilik dinamiğine neden olacak değişimlere güzel örnekler vermiştir.
Geleceğin SPC Modeli
Geleceğe dair spor ve egzersiz psikolojisi öngörüleri 3S’e göre (bilim, spor ve toplum) sınıflandırılabilirken, profesyonel kurum başkanlarının görüşleri SPC yani yapı, süreçler ve kültür olarak sınıflandırılabilir. Böylesi SPC tanımlamaları genelde değişim yönetiminde ve özellikle sağlık gibi ilgi alanlarında sıklıkla kullanılmıştır (Evans, Baker, Berta ve Barsley, 2015).
Bu değişim yönetimi stratejilerinin sağlık veya performans alanlarına uygulanması ile spor ve egzersiz psikolojisinin geleceğine katkıda bulunacak değişim tartışmalarının gerçekleşebileceği düşünülmektedir. İzleyen bölümler SPC sisteminin her bir parçasının egzersiz ve spor psikolojisinin 3S’ine uygulanması ortaya çıkacak tablo tartışılmıştır. Bu fikirler 2050’de ulaşılabilecek temel hedefleri oluşturmada etkin olabilir.
Bilim - Yapı
Öncelikle performans bilimi, bilişsel bilim ve sağlık biliminin yanında spor, egzersiz ve performans psikolojisi alt alanlarını bütünleştiren bilimsel bir strateji için kuramsal kümelere gereksinim vardır. Küme, farklı disiplinlerden ve ilgi alanlarından paydaşlar için “eritme kazanı” olarak görev gören bir yapıdır. Küresel düzeyde, insan performansını ele alan böylesi bir küme dünya genelinde bir komisyon veya kıtasal bir kurum halini alabilir. Bu komisyon veya kıtasal kurumda Performans Bilimi Kuruluşundan, Uluslararası Spor Psikolojisi Topluluğundan uzmanlar bir araya gelebilir. Bu durumda bu kuruluşların görevi, genel olarak insan performansında davranışın tanımlanması, açıklanması ve öngörülmesi için ortak kuramlar geliştirmek ve değerlendirmek olur. Ortak çalışma gruplarının olduğu bir yapı, olası bir kıtasal ya da ulusal düzeyde idari veya idari olmayan organizasyonlar ile belirli bir finansman ve bilimsel yayılım stratejisine öncülük yapabilir.
İkinci olarak, böylesi kümelerin yöntembilim gibi diğer önemli gelişmeler üzerine çalışan üyelere gereksinim duyma ihtimali söz konusudur. 2050’ye kadar egzersiz ve spor psikolojisinin sınırlarını aşan yöntemlerin kabul edilebileceği bir standart oluşturmak oldukça önemli bir hale gelmektedir (Clark ve Williamın, 2016). Spor ve egzersiz psikolojisinin diğer alanlar üzerindeki etkisi atıf ve kuramdaki belgelenmiş değişim sayısı ile, yöntem ve uygulamalar ile ölçülebilir. Pratikte ise, spor ve egzersiz psikolojisi tıpkı klinik psikoloji de kullanılanlar gibi alan içindeki olguları ve tanıları aynı terminoloji ile açıklayan bir katalog geliştirebilir (örneğin, Uluslararası İstatistiksel Hastalık ve İlgili Sağlık Problemleri Sınıflandırması, ICD-10). Bu ise tanıları ve müdahale yöntemlerini tanımlamayı gerektirir. Örneğin stres, tükenmişlik ve depresyon birbirlerinden farklılaştırılabilir ve spor ve egzersiz psikologları ile klinik psikologların görevleri kolay bir şekilde ayrıştırılabilir.
Bilim - Süreçler
Değişim yönetiminde süreçler, gelişmeleri en uygun hale getirmede önemli bir noktadır. Spor ve egzersiz psikolojisinin geleceğini öngörmek için önemli olduğu düşünülen iki boyut temel araştırmaların niteliği ve dönüşümsel bilimin kalitesidir (Wyleeman ve Seiler, 2016).
2050’ye kadar temel araştırmaların bazı zorlu taraflarıyla yüzleşebiliriz. Örneğin, daha önce de belirtildiği üzere, yapısal kümeler, gerçek çalışmalarda kullanılabilecek kuramsal ve yöntemsel standartlar geliştirebildiği takdirde temel araştırmaların kalitesi de artacaktır. 2050’ye kadar spor psikolojisini de etkileyen (Schweitzer ve Furley, 2016) psikoloji alanındaki güven krizi (Pashler ve Wagenmakers, 2012) çözülmüş olmalı, araştırmaların gerçekleştirilmesinde hem spesifik hem de ters düşen standartları içeren kılavuzlara yer verilmelidir. 2050’ye yönelik bir öngörü, ulusal veya uluslararası kurumlar tarafından nitelik için yeterli düzeyde kaynakları içeren süreçlerin oluşturulmasını gerektirmekte; spor ve egzersiz alanındaki kurumlar, kulüpler, takımlar ve bireylerin işbirliğiyle de daha uygulamalı ortamlardaki temel araştırmanın niteliğinin artmasına neden olmaktadır. Open Science Framework (OSF) gibi güncel stratejiler ve ilerideki gelişmeler belirli spor ve egzersiz psikolojisi alanındaki bilimsel gereksinimler ve durumlar için uyarlanmalıdır. Örneğin, OSF standartları elit sporcularda bilimsel bir araştırma için tamamıyla uygun olmayabilir. Spor ve egzersiz psikologları, güvenilir bilimsel bulgulardan yararlanarak elit sporculara uygulamak ve tekrarlanabilirliği arttırmak adına standartlar geliştirmelidirler.
Temel araştırmaların niteliği, dönüşümsel bilimde araştırmayı uygulamaya çeviren bir karşıta sahip olmalıdır. 2050’nin kendini adamış uzmanları ve kurumları, gerçek durumlar üzerindeki etkileri geçerli olan ve kontrolü sağlanmış araştırma bulgularını uygulamaya transfer edebileceklerdir. Bu doğrudan gerçek paydaşlarla bağlantılı olmalıdır. Bireysel olarak uygun hale getirilmiş iletişim süreçlerini optimize edecek bir altyapı oluşturulmalı ve daha sık şekilde kullanılmalıdır. Böylesi sistemler beden sağlığı alanında genel uygulama olsa da (Lewis, Lyons, Jarvis ve Baillargeon, 2015), akıl sağlığı ve spor ve egzersiz psikolojisi için 2050’de ulaşmış olmak isteyeceğimiz bir hedef olarak görünmektedir.
Bilim - Kültür
2050’de karşılaşacağımız bilimsel kültür, iki yönlülüğü ve hangi küresel zorlukların göz önüne alınacağı açısından farklılık gösterebilir. İlk olarak, iki yönlülük, güncel stratejileri aşmak zorundadır. Örneğin, şimdiki temel araştırmalar genelde tek yönlü transfer yani psikolojik kuramlardan spor ve egzersiz psikolojisindeki uygulamalara dönük gerçekleşmektedir. Benzer şekilde, tek yönlülük, araştırmacıların fikirlerini gerçekte bir spor ortamında test etmesiyle görülmektedir. 2050’yi ele alırsak, iki yönlülük aracılığıyla spor ve egzersiz psikolojisi alanında gerçekleştirilecek çalışmalar, psikoloji, spor bilimi, bilişsel bilim ve sağlık bilimdeki araştırmaları da etkileyecektir.
Değişimin ön göstergelerinden biri, araştırmacıların daha sıklıkla disiplinler arası ekiplerde çalışmaları ve spor ve egzersiz psikolojisi alanındaki bulguları farklı araştırma alanlarındaki kuramları test etmede kullanmalarıdır (bkz: Raab, 2012). Bunun da ötesinde, araştırmacılar ve uygulayıcılar arasında bir işbirliği kültürü oluşacak ve önceki araştırmalar ve uygulamalı durumlardan akılda kalan soru işaretleri yeniden ele alınacaktır.
İkinci olarak, spor ve egzersiz psikolojisi alanında görülen küresel zorlukları aşmak için küresel bir ilgi gerekir. Örneğin, üst düzey performansı arttıracak yeni gelişmeler bilimsel bulguların çabuk yayılmasını engelleyecek ulusal mülkiyet kültürünü de beraberinde getirmiştir. Günümüzde spor ve egzersiz psikolojisi dünya geleninde aynı ölçüde kabul edilmemekte; gelişmekte olan ülkelerde hükümetlerin bu husustaki aktiviteleri, finansman kuruluşları, uluslararası topluluklar ve dergi yayıncıları henüz optimum düzeyde değildir. Ancak, spor ve egzersiz psikolojisi araştırmacıları antrenörlük etiği eğitimi, dopingin psikolojik boyutları gibi adil ve şeffaf yarışmaya olanak sağlayan küresel etkinliklere daha fazla katılım sağlamış olabilirler. Bu durumlarda psikolojik hazırlık oldukça önemli bir noktaya gelmektedir. Spor ve egzersiz psikologlarının belirli rollerinin ve etkili olduğu durumların 2050’ye kadar herkes tarafından tanınacağını öngörmekteyim.
Spor - Yapı
Sporun yapısı, 2050’ye kadar spor-araştırma konsorsiyumu ve paydaşların yuvarlak masa toplantıları aracılığıyla anlamlı bir şekilde değişebilir. Spor-araştırma konsorsiyumu için yerel ve küresel düzeyde çeşitli bakış açıları geliştirebilir. Yerelde, spor kulüpleri antrenörler, spor psikologları ve araştırmacılardan oluşan ekipler yaratabilir. Sorumluluk, hem başarı hem de başarısızlık için böylesi takımlara aitken, işbirlikleri ve meslekleri ortaklaşa yaptıkları aktivitelere bağlıdır. Kulüpler ve kurumlar özelinde, kulübün temsilcisi olmak üzere araştırmacılara ve spor psikologlarına ihtiyaç duymaktayız Bir kulüpte tıpkı genel antrenman felsefesine ihtiyaç olduğu gibi, bireysel antrenör-psikolog veya sporcu-psikolog çiftinin ötesinde kulüpte bir psikolojik felsefenin de hakim olması başarı için kritik öneme sahiptir.
Küresel olarak, kurumlar, ulusal/uluslararası spor kuruluşlarını, spor psikologlarını ve araştırmacıları bir araya getiren benzer bir yapıyı sağlayabilirler. Tekrar etmek gerekirse, bunları bir ekip olarak beraber işe alıp beraber işten uzaklaştırmak antrenörler, spor psikologları arasındaki işbirliğini arttıracaktır. Profesyonel futbol akademileri gibi bazı güncel aktiviteler, hâlihazırda performans analizi gibi bazı araştırma alanlarında yapısal bir bütünlük yakalamış durumdadırlar (Raya-Castellano ve Fradua, 2015).
Endüstrinin ilgili paydaşları yuvarlak masalar etrafında tartışarak yeni yapılar geliştireceklerdir. Örneğin, güncel araştırma, spor ve egzersiz psikolojisinde ileri eğitim ve spor yönetimi aynı yerde gerçekleştirilmemektedir. Günlük değiş tokuşlara olanak sağlayacak ve böylesi özneleri bir binada toplayacak yerler inşa edileceğini öngörmekteyim. Bazı üniversiteler spor kuruluşlarını ya da bilimsel kuruluşları bünyesinde barındırmakta ve Wembley kampüsü gibi bazı spor yapıları ise eğitimi spor sisteminde bütünleştirmiş durumdadır. Yine de, tüm bu bileşenleri aynı yerde bütünleştirecek bir birleşmiş yapı gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde mevcut değildir. Dolayısıyla 2050’de gerçekleşmesini beklediklerimden biri de budur.
Spor - Süreçler
İlgi gerektiren spor süreçleri araştırma-uygulama transferi ve uygulamanın kalitesidir ve bu her iki süreç 2050’de oldukça farklı bir noktada olabilir. Araştırma-uygulama transferi için, meta-analiz veya diğer inceleme türlerinde güncel eğilimleri özetleyen ve alandaki araştırmayı geçerli kılan süreçler başlatılabilir (Raab, Wyleeman, Seiler, Elbe ve Hatzigeourgiadis, 2016). Bu transfer süreçleri eğitimde slaytlar eşliğinde özetlenerek ve paydaşlara atılan tweetler ile yaygınlaştırılabilir. Üniversitelerdeki tanı teşhis merkezleri veya olimpik antrenman merkezleri ve spor kuruluşları arasında veritabanları ve bilgi yöntemim sistemlerinin paylaşımı yerel ve uluslararası düzeydeki tüm sporlara fayda sağlayacaktır.
Uygulamanın niteliği için ise, 2050’de spor psikologlarının kararlarını destekleyici bilgisayar temelli sistemler öngörülebilir. Örneğin, “büyük veri” spor alanına kadar ulaşmış fakat spor sisteminin farklı üyeleri belirli durumlara ilişkin yargılara ulaşmak üzere bu verilere erişim sağlamaktalar. Bu belirli durumlar arasında yetenek seçimi, gelişim, yarışma ve antrenman analizi vs. yer almaktadır. Spor ve egzersiz psikologları, hangi verinin tanıda kullanılacağına ilişkin karar vermede sorumlu olan ekipte bulunmalı ve kararların yorumlarına ve analizlere psikolojik bir bakış açısı kazandırmalıdırlar. İleride bir yüzük aracılığıyla elde edilecek veriler online bir veritabanına gönderilebilir. 2050’de veriyi yorumlama ve müdahalelere karar verme becerisinin yine spor ve egzersiz psikologlarının uzmanlığında olacağı ve böylesine bir durumun altından bir bilgisayar yazılımının kalkamayacağı öngörülebilir.
Spor - Kültür
Yeterliklerin kabulü noktasında, gelecekte eğitime, akreditasyona ve sertifikasyonlara bir takım uzman içerisinde spor psikologlarını birbirinden ayıran ve yeterliklerini tanımlayan araçlar olarak ihtiyaç duyulacaktır. Farklı yeterliklerin kabulü aynı zamanda meslekteki farklı öğrenim geçmişine ve unvana sahip uzmanların (örn, performans arttırıcılar, kişisel antrenörler, mental antrenörler, spor psikologları, klinik psikologlar, psikiyatrlar ve spor psikolojisi uzmanları) yeterliklerinin tanımlanmasını ve benimsenmesini sağlayabilir. 2050’de böylesi uluslararası ölçüde geçerli bir spor ve egzersiz psikolojisi sertifikasyonu sağlayan ve onları bir araya getirecek bir kurumun olup olmayacağını göreceğiz. Farklı paydaşların spor ve egzersiz psikolojisindeki rolleri gibi iletişim kültürü de değişebilir. Bireylerin, kulüplerin ve kuruluşların alanımıza hak ettiği değeri vermemelerinin nedenlerinden biri bu rolleri çevreleyen belirsizliklerdir.
Bu noktada işbirliği içindeki ekipleri teşvik edecek bir kültürel değişim yaşanabilir. Bir antrenörün değeri, kendi mesleği içinde, kazandığı maçlarla; bir araştırmacının değeri yayınlanabilir sonuçlarla ve bir spor psikoloğunun değeri ise sporcunun kişisel gelişimi ile ölçülür. Bu hedef ve başarı ölçütlerinin hiç olmasa da biraz farklılaştığını ve çatışmaya neden olduğunu kabul etmek böylesi bir kültürel değişime örnek olabilirdi.
Spor Psikoloğu Urban Johnson (2006) 10 yıl sonrasına dair öngörüsünde, kuram ve yöntemin gelişeceği ve lisanslı spor psikologlarının kısıtlı iş imkânları için kavgaya tutuşacaklarını belirtmiştir. Her ne kadar ulusal düzeyde bazı sertifikasyonlar hayata geçirilmiş olsa da, 2050’de bile uluslararası tanınan bir spor psikoloğu sertifikasyonu olmayabilir. FEPSAC ve EFPA gibi kuruluşlar böylesine bir sertifikasyon üzerinde hala çalışmaktadırlar.
Toplum - Yapı
Şimdilerde spor ve egzersiz psikolojisinin performans ve sağlık yönleri farklı şekilde ele alınmaktadır. IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) birlikte çalışmamakta ve spor ve egzersiz Birleşmiş Milletler’in gündeminde öncelikli sırada yer almamaktadır. Bu çalışma içerisinde öz ve devinim, insanlık ve teknoloji, spor ve politika hedef alanlarını spor ve egzersiz psikologlarının, egzersiz ve hareketin ruh (akıl) üzerindeki etkilerini gösterebilecekleri alanlar olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında, insan-teknoloji etkileşiminde spor ve egzersiz psikolojisinin etkisi neredeyse bulunmamakla birlikte genel psikolojide bu oldukça iyi bir biçimde belgelendirilmiştir (Vogeley ve Bente, 2010).
Sağlık ve performans hedefleri için, WHO ve IOC gibi kuruluşların bir araya gelmesiyle ekonomik paydaşların aksine elit sporcularda veya vücut geliştirmede dopingin önlenmesi gibi politika ve sporu bir araya getirecek yapıların ortaya çıkacağı düşünülebilir. Dahası, bu iki kuruluş ortak stratejiler geliştirerek genç insanları spora katılım noktasında teşvik edebilir ve obezite gibi toplumsal sorunlarla savaşabilir ve muhtemeldir ki performans ve sağlık hedeflerini spor aracılığıyla gerçekleştirebilirler. Böylesi bir işbirliği yapısı ileride ortak standartların gelişimine katkı sağlayabilir. Dolayısıyla spor ve egzersiz psikolojisi alanı hem sağlık hem de performans boyutlarına eğitimde yer vermelidir.
Birleşmiş Milletlerde bir spor ve egzersiz psikolojisi komisyonunun kurulabilmesi için alanın ne düzeyde önemli olduğunu göstermek gerekir. Spor ve egzersiz psikolojisinin performans ve sağlık boyutları, psikolojik müdahalelerden hareketle obezite ve dopingde davranış değişimleri yarattığı ölçüde birleştirilebilirse 2050’de bir Birleşmiş Milletle komisyonu ulaşılabilir bir hedef olacaktır. İş ve örgüt psikolojisinde sağlık ve performans hedeflerinin aynı zamanda gerçekleştirilebileceği üzerine iyice belgelendirilmiş kanıtlar mevcuttur (Genaidy et al., 2007). Bu ortak hedefler müşterek bir şekilde örgütsel yapılara uygulanmıştır. IOC ve WHO arasında müşterek bir yapı halihazırda söz konusu değildir ancak şimdiki IOC elit sporcularda sakatlık ve doping üzerine önleyici aktivitelerle ilgilenirken, WHO ise sağlığı teşvik edici aktivitelerle ilgilenmektedirler.
Toplum - Süreçler
Paydaşlar-Kamu iletişimi ve araştırma-toplum transferleri 2050’ye kadar iyileştirilmiş olmalıdır. Paydaş-Kamu iletişimde, WHO gibi büyük kuruluşlar kamu ile egzersizin standartlarını belirleme noktasında diyaloğa girerler. Gerek kıtalar gerekse uluslararası düzeyde belirlenmiş standartlar söz konusudur. Yakın geçmişte başlayan bir süreç ile bireylerden ve cihazlardan elde edilen ilave verilerle bu önerileri kişiselleştirmek mümkün hale gelmektedir. 2050’ye kadar IOC, WHO, Birleşmiş Milletler aracılığıyla diğer paydaşları bir araya getiren bir sisteme ve spor ve egzersiz psikologlarının tanı ve müdahale birikimlerinin yardımıyla kişiselleştirilmiş iletişim süreçlerini kullanarak hem sağlık hem de performans hedeflerine ulaşılabilir.
Araştırmanın topluma transferi noktasında, kamunun araştırmalara ulaşabilmesine adına birçok aktiviteye yer verilmektedir. Örneğin, ulusal ve uluslararası kuruluşlar verileri ve yayınları halkla açmak üzere Açık Erişim (Open Access) stratejileri yürütmekteler. Araştırmacılar, kuruluşlar ve politikacılar açık erişim politikaları oluşturarak şeffaflık ve bilgiye dayalı karar standartları belirlemişlerdir. Yayın sayısı, derlenen veri miktarı ve araştırmaların genelde yazılığı biçim göz önüne alındığında, ilerideki araştırmaların topluma transferi noktasında bilimsel yayınların standartlarını düşürmeden veya kanıtın güvenirliğini tehlikeye atmayacak ölçüde toplumun daha kolay ulaşabileceği biçim ve formatlara ihtiyaç vardır.
Sosyal ve toplumsal talepler bireylerin ihtiyaçlarını ve böylelikle onların spor davranışlarını değiştirir. Dolayısıyla bu ilişkinin doğası iki yönlüdür. Örneğin, eğitim sisteminde yapılan değişiklikler, gençler tarafından kullanılan elektronik cihazlar ve işte geçirilen uzun vakitler bireylerde kısıtlı zaman algısı ve spor için istek oluşturabilir. Bu algı hâlihazırda bireylerin antrenman yapma şekilleri üzerinde etkili olmaktadır. CrossFit antremanı, kısa ve daha yoğun programı nedeniyle tutulmaktadır. Yeni spor davranışı gelişiminde spor ve egzersiz psikolojisinin rolü henüz tanımlanmamıştır.
Toplum - Kültür
Spor ve egzersiz psikolojisi, toplumu, performans-sağlık bütünleşmesinin artan kabulü ve sosyal değişimleri teşvik etmede önemli bir oyuncu görevi görerek etkileyebilir. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde performans-sağlık bütünleşmesinin sağlanabilmesi ve ortak bir hedef belirleyebilmek adına spor ve egzersiz psikologlarına önemli bir görev düşmektedir. Şayet farklı ilgi alanlarına sahip paydaşlar, doping ve obezite gibi küresel sorunlar üzerinde birlikte hareket etmelerinin daha iyi olacağı kanaatine varırlarsa, bahsedilen yapılar aracılığıyla gerçekleşecek kültürel bir değişimin 2050’ye kadar ortaya çıkması mümkün hale gelir.
2050’den önce spor ve egzersiz psikologlarının, kamuya, tanı yöntemleri ve başarılı müdahalelerin yaygınlaşması ile toplumsal değişimlerin gerçekleşmesinde önemli bir role sahip olduklarını göstermeleri gerekmektedir. Dolayısıyla bu müdahale yöntemlerinin etkileri belirlenmeli ve ölçülebilmelidir. Söz gelimi, her ağırlık çalışmasının bir temeli ve belirli aralıklar, yoğunluklar ve yapısı çerçevesinde de bir hedefi vardır. Başarılı müdahalelerin 2050 yılına kadar öngörülen seviyelere iyice yaklaşması gerektiği düşünülmektedir. Kestirilmesi istenen davranışsal değişikliklerin karmaşıklığı göz önüne alındığında, müdahale yöntemleri sonucunda ortaya çıkan etkilerin daha fazla kişiselleştirilmesi ve açıklanması gerekmektedir.
Sonuç
Bu çalışmanın giriş bölümünde, 2050’li yıllarda insan ve insansı robotlar arasındaki futbol karşılaşmasının sonucuna yönelik olarak, spor psikolojisi eğitimi almış dünya kupası ölçeğinde bir takımın bu eğitimi almamış bir başka takıma göre kazanmaya daha yakın olduğu iddiası ortaya atılmıştır. Böylesi bir iddianın gerçekleşmesi için bilim, spor ve toplumsal çerçevede spor ve egzersiz psikolojisinin muazzam gelişmeler göstermesi gerektiğine inanılmaktadır. Bu değişimlerin yapısal anlamda sağlanmasının yanı sıra süreçlerin verimli hale getirilmesi ve toplumdaki yenilikler ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir. İddia, sonucu henüz belli olmayan bir gelecek kestirimidir. Böylesi bir mücadeleye girişmeye hazır mıyız?